25 Kasım 2010 Perşembe

Bugün canım rakı çekti:))


Yeri gelir hepimiz sushi de yeriz, risotto da , meksika yemeği de ama kabul etmek lazım şöyle hakiki bir kebabın, çiğköftenin ya da lahmacunun yeri bambaşka. Ben Anadolu yakasında oturuyorum karşının lokantalarını buradakiler kadar iyi bilmem ama canınız çektiğinde alternatif olacak birkaç öneri verebilirim.
Cebimde az biraz param var iyi yerde yiyeyim derseniz Kalamış’ta sahilin orda Kazancılar vardır, hem misafirinizi güzelce ağırlayabilirsiniz çünkü şık bir yer, manzarası güzel, hem de kebabı ve de mezeleri gayet lezzetli. Derseniz ki hayır ben salaş bir yer istiyorum mezeye misafire gerek yok o zaman da size Bostancı’da , sahilden caddeye doğru giderken sağda kalan kebapçılar arasından Özasmaaltı’nı öneriyorum, Durmuş ustayı bulun deyin ki siz hakiki Adana kebabı yapıyormuşsunuz, gözümüzün önünde etleri kıyıyormuşsunuz, sonra oturun açın şalgamınızı tadını cıkarın. Evde kendiniz de kebaba benzer bir şey yapmak isterseniz de kıymaya çekilmiş taze kırmızı biber katmanız yeterliJ Biraz çakma ama idare edin işte.
Gelelim lahmacuna, valla açıkçası benim lahmacununu çok sevdiğim iki yer var, biri her yerde şubesi olan ve fiyat bakımından gayet uygun olan Hacıoğlu, gayet kıtır kıtır şahane lahmacun yapıyorlar, bir de Kadıköylüler bilir, zannedersem iki ya da üç tane Borsam Taş fırın vardır, valla hangisine rastgelirseniz girin ve lahmacun yiyin pişman olmazsınız.
Çiğköfteye gelecek olursak sanırım söyleyecek çok şeyim var zira üç günde bir yemezsem cidden mutsuz oluyorum. Ama ben gerçek bir Adanalı değilim sanırım ki Adana usulü çiğköfteyi değil Adıyaman usulünü seviyorum maalesef, valla ne farkı var derseniz sanırım Adıyaman usulunde kimyon baskın değil (yani bence daha güzel:)) Tabi bir de etsiz olması tercihim çünkü tad olarak etsizi hem daha hafif hem de daha hijyenik. Benim en favori mekanım tabi ki her yerde şubesi olan Komagene, o kadar sıklıkla yediğim halde bir kere kötüsüne denk gelmedim, kendilerini pek severim, Meşhur Adıyaman Çiğköftecisi de aynı şekilde lezzetlidir, o da 2. favorim, bir de bazı lokal yerler var, mesela Kadıköy – Moda da Aziz Usta var, direk sevilesi. Bir de tabi Kızıltoprak’ta Dr. Erdal ve Gakkoş Usta atlanmaz. Geceleri Kadıköy’de yürüyerek döndüğümüzde az durmadık oralarda:)
Valla şimdilik bu kadar çünkü yeterince acıktım üstelik kendi çapımda rejimdeyim artık susmam lazım… Kendinize bir iyilik yapın yarın güzel bir çilingir sofrası kurun iyisi mi, hayat böyle keyiflerle güzel, üstelik bu yukarıdaki yiyecekler ve bu çeşitlilik varken keyif yapmak hiç de zor ve pahalı değilJ (rakıya gelen zam dısında:( )

Bol acılı yemekler, tatlı günlerJ))

6 Kasım 2010 Cumartesi

Depresyon anında camı kırınız!!!

Hepimiz yaşıyoruz, insanız çok doğal bunlar, depresyon artık çocuk oyuncağı malum, giriyoruz, çıkıyoruz, giriyoruz, çıkıyoruz...Sevgilinle kavga etme halinde, işinden memnun olmama durumunda (kim memnun varsa memnun ayrıca bana ulaşsın tanışmak istiyorum) , kiranı ödeyemediğin zamanda (aha çok tanıdık:) )kısacası hayatının her anında depresyon bir tık yakınında... Ama korkmayın, ben artık bir takım yiyeceksel çözümler geliştirdim, öyle çok ağır faturalı da değil hani.. E buyrun o zaman...:)
Sabah kalktın yüzünde bitkin bir ifade, iyi uyumamışsın belli, açıyorsun dolabı beyaz peynir , zeytin her zamanki şeyler, hiç canın cekmedi değil mi? Sen şimdi onları bir kenara at, un, yumurta, süt illa ki vardır, karıştır belli bir oranda yap krebini, koy o demin melül melül bakan beyaz peyniri içine, bayat ekmekle edeceğin kahvaltıdan sonra pek güzel gelmedi mi:)? Tavada çevirirken yaptığın numaralar biraz olsun yüzünü güldürdü işte, yanında yeni demlenmiş çay, ohh mis... Sabahı atlattık:) Ofise geçerken bir adet gofret (nestle bitter, milka çıtır, veya da çokonat zaten epi topu bir lira bunlar) yanına nescafe, biraz acı dindirir, keyif verir... Geldik öğle yemeğine, valla hiç bakma yemeksepetine, ay ortası sonu farketmiyor şu an, bir adet barilla makarna, bir tane domates , biraz zeytinyağı ,biraz da salça, fesleğen, nane ve sarımsak... Bu karışım, makarna spaghettiyse ve hiç kırılmamışsa yüzde yüz çözüm demektir:) Koca bir tabak ye, hatta iki, üç...
Eve giderken 2 paket alınan haribo (favorim şu papağanlı olan bir de pembe beyaz marshmallow) ve gece yatmadan içilen sıcak çikolata (marsmallow aldıysanız duble keyif, direk sıcak çikolataya atıverin iki tane) da sizi yumuşatmadıysa size bir adet passiflora hap öneriyorum :) O da bitkisel zaten...Eğer çalışmıyor ve evde oturuyosanız da bolca romantik komedi izleyiniz , danseden G.C.ya da:D Öptüm!

3 Kasım 2010 Çarşamba

Ben kimim?:)

Şimdi diyeceksiniz bu insan nereden çıktı. Çok önemli değil onlar ama ben yemeyi çok seven, hayatı yemek yemek, yeni tadlar denemek üzerine kurulu, bir yere gideceği zaman orada ne yerim diye düşünen, yiyeceği şeyleri düşünerek heyecanlanan biriyim. Hani yaşamak için yiyen biriyseniz sanırım benimle işiniz olmaz, benim de sizinle. Peki ama niye gurme değilim madem bu kadar çok seviyorum, ya da şef. Arkadaşlar araştırdım pahalı, atölyeler, okullar, kurslar ateş pahası, daha şurda hayatımı yeni kurmaya çalışırken bir de evlenme derdim var falan şimdilik erteledim gurme olma işini, 40lı yaşlarımda artık:) Ama siz de benim gibi profesyonel değil de çakma gurmeyseniz, arada beni takip edin derim, az bütçeyle de güzel doyulacağını veya biraz taktikle sanki gurmeymişçesine hava atmayı öğretebilirim belki size:D
O zaman şimdiden afiyet olsun bize!!!
Oburluk güzel şey...